Hukuk Sisteminde Yeni Bir Kavram 'Arabuluculuk'
Bu yazımız da sizlerle son günlerde sık sık duymaya başladığımız “arabuluculuk” kavramı ve bu kavramın hukuk sistemimizdeki yeri ile avantajları hakkında bilgi paylaşmayı hedefledik.
Son günlerde otobüslerde, kamu spotlarında, gazetelerde, sosyal medyada karşılaştığımız bu kavram her ne kadar yeni bir konu gibi görünse de; esasen “arabuluculuk” dünyanın hemen hemen bütün kültürlerinde uzun ve çeşitli bir geçmişe sahiptir.
Günümüzden yüzyıllar öncesinde bile kültür ve din; neyin uyuşmazlık olduğu, bunun çözümü ve anlaşma için uygun , kabul edilebilir, adil yöntemlerin neler olduğu üzerinde durmuştur. Bir çok toplumda arabuluculuğun kökenleri din ve yerel kültürel uygulamalardan etkilenmiştir. 20 nci yüzyılın başından itibaren arabuluculuk kurumsallaşmış ve uyuşmazlıkların çözümünde alternatif bir yol ve icracıları için de yeni bir meslek haline gelmiştir. Arabuluculuğun çağdaş uygulamaları dünyada son 40 yıl içerisinde artarak yaygınlaşmıştır.
Esasen arabuluculuk bizimde toplumsal olarak geleneklerimizde faklı isimlerle geçmişten beri var olmuş, yabancı olmadığımız bir kavramdır. Hepimiz zaman zaman toplum yada aile içerisinde yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle sevilen sayılan güvenilir, sözüne itibar edilen akil bir kişinin araya girmesi ile müzakere ortamı sağlanarak uyuşmazlığın çözümlenmesini deneyimlemiş yada bu örnekleri duymuşuzdur.
Dolayısıyla dünyada uzun yıllardır başarılı bir şekilde kurumsal olarak uygulanan ve özellikle toplumsal barışın sağlanmasını hedefleyen ve yasal olarak artık Türkiye’de de uygulanan bu sistem esasen bizimde toplum ve kültür olarak yabancı olmadığımız bir kavram ve uygulamadır.
Bu gün geldiğimiz noktada vatandaş olarak; yargının ağır iş yükünden, davaların çok uzun süre devam etmesinden, nitelikli ve sayıca yeterli yargı mensuplarının azlığından şikayet ederken çok fazla emek, zaman kaybı ve bu durumun ortaya çıkardığı maddi külfet nedeniyle, hantallaşan ve adeta işleyemez hale gelen bir yargı sistemi ile karşı karşıya olduğumuzun farkındayız.
Mahkemelere ya da icra dairelerine intikal eden uyuşmazlıklar ile ilgili sayısal veriler; davaların sonuçlanma süresi, hakimlerin dosyayı incelemek için dosya başına ayırabildikleri birkaç dakikalık azami süre birlikte değerlendirildiğinde toplumun ve vatandaşların hızlı ve kaliteli bir şekilde adalete erişebildiğinden söz etmemiz zor görünmektedir.
İşte bu noktada bir alternatif olarak 6352 Sayılı Yasa ile “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu” ülkemizde yürürlüğe girmiş ve uyuşmazlıkların sadece mahkeme yolu ile çözümlenebileceği algısı da değişmeye başlamıştır. Bu noktada arabuluculuğun ne olduğunu ile sistemin işleyişi ve avantajlarına değinmek faydalı olacaktır.
Arabuluculuk Nedir;
“Arabuluculuk” dava sırasında ya da dava yoluna gitmeden önce tarafsız üçüncü bir kişinin tarafların serbest iradeleri ile onları bir araya getirerek müzakere edebilmelerini sağladığı, aralarındaki iletişimi kolaylaştırdığı, bu suretle onların birbirlerini anlamalarını ve uyuşmazlık ile ilgili çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlandığı, çözüme ilişkin karar verme yetkisinin taraflara ait olduğu yapılandırılmış bir süreçtir. Ülkemizde bu görevi yasaya göre; Adalet Bakanlığının açmış olduğu yazılı ve mülakat sınavını geçen ve mesleğinde en az 5 yıl deneyimli hukukçular yapmaktadır. Bu görevi hali hazırda yapma yetkisi olan arabulucular Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı nezdinde tutulan sicile kayıt olarak görevlerini ifa etmektedirler.
Hangi Uyuşmazlıklar Arabuluculuğa Elverişlidir?
Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği tüm hukuk uyuşmazlıkları arabuluculuk kapsamındadır. Biraz daha açmak gerekir ise iradi olarak bir sözleşme imzalayabildiğimiz bir hak ve yükümlülüğü üzerimize aldığımız yada vazgeçebildiğimiz tüm konulara ilişkin uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişlidir. Somut birkaç örnek vermek gerekir ise ticari uyuşmazlıklar, işçi-işveren uyuşmazlıkları, sigorta uyuşmazlıkları, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklar, marka hakkının kullanımına ilişkin uyuşmazlıklar, kira uyuşmazlıkları, tüketici uyuşmazlıkları, ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar, boşanmadan sonra ortaya çıkan maddi- manevi tazminat ve mal paylaşımı gibi aile uyuşmazlıkları arabuluculuğa elverişli konulardır. Bu noktada bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken en önemli konu, çözülmesi için mutlaka bir mahkeme kararının varlığı gereken boşanma, iflas, soy bağının düzeltilmesi gibi konular ile ceza hukuk bakımından uzlaşmaya tabi olmayan suçlara bağlı maddi ve manevi tazminat taleplerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir.
Arabuluculuğunu Avantajları Nelerdir ?
Çoğunlukla aralarındaki uyuşmazlıkları mahkemeye giderek çözmeye çalışan kişilerin bir daha birbirlerini görmeye bile tahammül edemedikleri, uyuşmazlığın tarafları tacir ise bir daha iş yapmadıkları, ilişkilerin sona erdiği bilinen bir gerçektir. Arabuluculuğun en önemli faydalarında biri, tarafların aralarındaki uyuşmazlıkları kendilerinin müzakere ederek çözmesi nedeniyle diyalog ortamı kopmadığından barışçıl ve dostane bir uyuşmazlık çözüm yöntemdir.
Müzakere yolu ile anlaşmazlıklar çözülebildiği için mahkeme sürecindeki gibi neticesinde; mutlaka bir tarafın kaybettiği, diğer tarafın kazandığı bir süreç değil, esasen her iki tarafında kazandığı “kazan – kazan” prensibinin geçerli olduğu bir yöntemdir. Bu özelliği nedeniyle müzakere eden her iki taraf da kendiler için en avantajlı sonuçlara ulaşabilirken yani kazanırken ilişkileri de devam etmektedir. Arabuluculuk süreci “esnek” bir süreçtir. Taraflar, yargılamada uyulması gereken prosedüre (usul kuralları) tabi olmadıkları için kendi üretecekleri çözümler ve yaratıcı sonuçlar çerçevesinde uzlaşma sağlayabilirler.
Bu gün ülkemizdeki istatistiklere göre bir davanın Yargıtay aşaması dahil karar çıkması ortalama olarak 2-4 yıl sürmesine karşılık arabuluculuk yöntemi ile uyuşmazlıklar çoğunlukla birkaç saat, en fazla birkaç gün içerisinde çözülebilmektedir. Bu sebeple arabuluculuk mahkeme ile karşılaştırıldığında çok “hızlı” bir yöntemdir. Yapılan istatistiklere göre ülkemizde bu güne kadar arabuluculuk yolu ile çözülen uyuşmazlıkların %53’ü bir gün den kısa %38’i bir gün içerisinde çözümlenmiştir.
Bu veriler bize, arabuluculuk sürecinde bir araya gelip, uyuşmazlık konusu ile ilgili birkaç saat karşılıklı müzakere eden, kendi durumunu anlatma fırsatı bulan ve karşı tarafın durumu da dinleme fırsatı yakalayan tarafların; aralarındaki anlaşmazlıklar ile ilgili; yıllarca süreden davalardan çok daha hızlı şekilde sonuç alabildiklerini göstermektedir. Arabuluculuk süresi tümü “gizlilik” içerisinde yürütülmektedir.
Arabuluculuk sürecinde tarafların tüm beyanları ve bu süreç içerisinde sunulan bilgi ve belgeler gizlidir. Bunun yanında davadan farklı olarak herhangi bir harç yatırmak zorunda olmayıp, tebligat, bilirkişi, tanık ve keşif gibi giderler de söz konusu değildir. Süreç yargılamalar gibi uzun bir zamana yayılmadığından “ekonomik” bir yöntemdir.
Arabuluculuk yoluna başvurmak, hukuki “hak kayıplarına” yol açmaz. Taraflar arabuluculuk süresinden anlaşamadan ayrılsalar bile, uyuşmazlık konusu ile ilgili dava yoluna başvurma hakkına sahiptirler.
Taraflar arabuluculuk sürecinin sonunda bir anlaşmaya varırlarsa; bu anlaşmayı, asıl uyuşmazlık hakkındaki yetki ve görev kurallarına göre belirlenecek olan hukuk mahkemesine ibraz edip, talep edilmesi halinde icra edilebilirliğine ilişkin bir şerh verilmesini talep edebileceklerdir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilâm niteliğinde geçerli ve bağlayıcı bir belge sayılacaktır.
Kısaca özetlemeye çalıştığımız üzere alışılmış mahkeme ve dava süreçlerine göre kimi durumlarda taraflar için çok daha avantajlı olan ve dava yoluna alternatif teşkil eden arabuluculuk yöntemi bu bakımdan tercih edilebilecek bir yöntemdir. Çok yakın bir tarihte işçi işveren uyuşmazlıkları için dava açmadan önce arabuluculuk yoluna başvurulması dava şartı haline gelecektir. Ancak yasal zorunluluk yada dava şartı olmadan da arabuluculuk yöntemi uyuşmazlıkların çözümü için deneyebileceğiniz faydalı bir hukuki yoldur.
ARABULUCU AVUKAT OKŞAN GÜLŞEN UZ
TSK ELELE VAKFI DERGİSİ
Eylül-2017